top of page

Hayâlet Şehir

Belki de dün (26 Temmuz 2014, Cumartesi) gelseydik; kuşkusuz çok daha iyi duygularla ayrılacaktık Samos’tan. Çünkü “alışveriş festivali” varmış dün Ada’da. Sokak gösterileri, konserler, türlü etkinlikler ile beraber sabaha kadar açıkmış tüm dükkânlar. Bugün ise hem günlerden pazar, hem de vakit siesta. Dünkü yorgunluğu da üstüne eklediniz mi, derin mi derin bir uykuda şu anda Ada; bomboş sokaklar…

 

Oysa sabah son derece keyifli başlamıştı yolculuk. Yoğunluk nedeniyle ekstra seferler düzenleyen ve tam kapasite dolu üç teknesini yarım saat arayla Kuşadası’ndan uğurlayan Meander Travel’ın, bizi saat 10’daki son tekneye yerleştirmesine bile pek ses çıkarmamıştık. 10.20’de ancak hareket edebilen teknemiz, sonunda denize açılmıştı ya; gerisi lâf-ı güzaf… Çünkü ardımızda köpük köpük köpüren bir liman, havada çığlık çığlığa martılar ve önümüzde binlerce kez mavi bir Ege bizimdi artık. Keşfedilmeyi bekleyen Ada ile beraber…

 

Yaklaşık bir buçuk saat süren yolculuk seyriyle birlikte ilginçtir, üç tekne birden arka arkaya vardık Samos’a. Ve pasaport kuyruğunda geçen yarım saatten sonra, bulduk kendimizi Samos’un merkez kasabası Vathy sokaklarında…

 

Bir tepenin yamacına kurulmuş Vathy. Küçük körfeze doğru iniyor daracık uzun sokaklar. Ama sahil cayır cayır yanıyor sıcaktan. Nem yüksek, yaprak kımıldamıyor. Üstüne üstlük, yol çalışması var sahilde. Eriyik hâlinde dökülen asfalttan zift ve katranın buğusu yükseliyor havaya. Nefes alamıyor insan.

 

Kasabanın merkezindeki meydanda soluklanıyoruz önce. Birkaç kahve, hediyelik dükkân ile taverna ve bir adet de bakkal açık çok şükür. Yine de terk edilmişlik duygusu hâkim. Hiç insan yok. Sadece teknede beraber yolculuk yaptığımız tanıdık yüzler. Amaçsızca dolanıyoruz ara sokaklarda. Bir iz, bir yaşanmışlık, bir güzellik arıyoruz hatıralarımıza eklemek için. Ama nâfile… Hayâlet bir şehirden farksız bugün kasaba.

 

Elbette yanlış zamanda gelmeseydik ve en az bir gece kalabilseydik, şimdi çok daha farklı yazılacaktı bu satırlar. Çünkü Arkeoloji Müzesi ile Şarap Müzesi gezilecek; Ada’nın ikinci önemli yerleşimi (Pisagor’un köyü) Pythagorion ziyaret edilecek; burada bir dik üçgenin iki dik kenarının kareleri toplamının, hipotenüsün karesine eşit olduğu bilgisi hayretle hatırlanacak; sonra Hera Tapınağı’na çıkılacak; yine Pyhtagorion yakınlarındaki, Antik Grek Uygarlığı’nın önemli mimari yapılarından 1.040 metrelik Eupalinos Su Tüneli’ne (İ.Ö. 6’ncı yüzyıl) girilip klostrofobik duygulara meydan okunacak; herkesin Türkçe konuştuğu Karaveli’ye mutlaka uğranacak; Karlovasi’de balık ziyafeti çekilecek ve nihayet Kokkari’nin serin sularında bol bol yüzülüp rüzgâr sörfü yapanlar keyifle izlenecekti.

 

Ama biz bu sefer sadece hayâl etmekle yetindik Samos’ta. Hayâlet şehrin ıssız sokaklarında…  

 

 

– Temmuz 2014 

bottom of page