top of page

Chios / Bis

Hani bazı şarkılar vardır; yıllar geçse de üzerinden asla unutulmayan, aksine yıllandıkça değer kazanan. Tekrar tekrar dinlendikçe hatıralarımızı canlandıran ve her defasında yeni yeni anlamlar kazanan. İlk notaları duyulduğunda, kulağı en zayıf olanların bile ucundan kıyısından mırıldanmaya başladığı, hiç değilse nakarat kısmına eksiksiz katıldığı o güzelim eski şarkılar... Bizi biz yapan ve hayatımıza renk katan parçalar…

 

Fransızların, müzik termilojisine armağan ettiği bis denilen bu nakaratlar ya da tekrarlar, herhangi bir konser sonrası solistin son bir parça çalmak veya seslendirmek için, tekrar sahneye çıkması anlamında da kullanılır bilirsiniz. Şimdi bu terime, bir anlam daha yüklüyorum izninizle: Tekrar tekrar gidilen ve her defasında yeni keşifler ve farklı heyecanlarla dönülen coğrafyalar da bis sayılsın bundan böyle. Çünkü karşı komşumuz Sakız Adası (Chios), defalarca bis yapmayı hak ediyor bence… 

 

•••

 

Ada’yı baharda yaşamak ya da baharı Ada’da karşılamak için 1 Mayıs Bayramı’nda Sakız’dayız. Geçen yaza göre herhangi bir değişiklik görünmüyor. Biz Türklerin yoğun ilgisi dışında, aslında hiç de turistik olmayan, kendi hâlindeki bu Yunan kasabası, yerli yerinde duruyor. Ama dillerindeki “r” enflasyonu, sanki biraz daha artmış gibi bu sene…

 

Cebinizde geçerli bir Schengen vizeniz varsa eğer, İstanbul’a otobüs bileti almak kadar kolay Sakız’a gitmek. Çeşme’den sadece 20 dakika sürüyor yolculuk. Gidiş dönüş vergiler dâhil, kişi başı 21 Euro’ya yurt dışına çıkabileceğiniz en ucuz ve hızlı tarifeli sefer bu. Üstelik biraz olsun skoç düşkünüyseniz, verdiğiniz yol parasını da geri kazanıyorsunuz hemen. Çünkü Türkiye’deki 80-90 liralık standart bir harmanı, yarı fiyatına buluyorsunuz Sakız’da. Hele ki, benim gibi iflâh olmaz bir maltseverseniz ve 300 küsur liralık iksiri de yine yarı fiyatına buluyorsanız, zevkten dört köşe olmanız bir yana, üç kişilik bir ailenin iki gecelik konaklama masraflarını da geri almış oluyorsunuz sonuçta. İşte böyle böyle neredeyse tüm Sakız seyahatinizi bedavaya getiriyorsunuz.

 

•••

 

Geçen yaz da Ada’nın güneyinde yer alan sakız köylerine kadar belediye otobüsleriyle uzanmış ve özellikle Mesta’ya mest olup hayran kalmıştık. Bu sefer aramızda ehliyetli birileri olunca, 24 saati 30 Euro’ya araç kiraladık ve 10 Euro’luk benzinle neredeyse tüm bir Ada’yı karış karış dolaştık.

 

Kambos ve Karfas’tan başlayarak Agia Fotia ve Katarraktis üzerinden rotamızı belirledik önce. Sakız ağaçlarının gölgesindeki Armolia’yı keşfettik sonra. Yılın ilk deniz keyfinin tadını Komi’de bırakıp; volkanik plaj Mavra Volia’nın, sanki plâstik toplarla dolu oyun havuzlarını andıran, gri ve siyah renkli iri çakıl taşları üzerinde güçlükle ayakta durarak dengemizi sağlamaya çalıştık. Ardından Pyrgi’nin geometrik desenleriyle ünlü evleri ve sokaklarında dolaştık uzun uzun. Olympi’de soluklandık bir süre.

 

Ve nihayet, Mesta’nın derinliklerine, huşû içindeki kuytu köşeleriyle serin gölgelerine saklanıp taş dokuların sonsuz sessizlikleri arasında kaybolduk…

 

Mesta’nın denize açılan kapısı Limenas Mesta’da kurduk sonra ilk akşam soframızı. Ayrılmaz üçlü; Feta peynirli Grek salata, Mastello ızgara, Tzakziki (yani caciki) ile taze kalamar, kabuklarıyla birlikte mangalda jumbo karides, barbun tava ve çıtır çıtır ahtapottan mükellef bu fakir sofrayı kutsaması adına, Ouzo kadehlerimizi teker teker kaldırdık gökyüzüne, barışa ve dostluğa...

 

Eleta ve Vessa üzerinden dönüşe geçerken, bir kale çarptı yol üzerinde gözümüze: Castle Apolixnon. Hemen bir solukta tırmandık, tarihten bir nefes aldık.

 

Dağ yolları virajlı ve inişli çıkışlı. Adım başı sunaklar var yol kenarlarında. Bir tür mini kilise bunlar. Ama o kadar çoklar ki, o noktadaki kazayı simgeleyip işaretlemenin ötesinde, trafik kazalarını önlemek adına Yunan Karayolları’nın PR çalışması gibi geldi bana…

 

Sakız‘ın bütün güney ve kısmen batı kıyılarını işte böyle dolaştık. Çok istememize rağmen gidemediğimiz, Ada’nın tam orta noktasındaki Agia Pateres ve Nea Moni manastırları ile kuzeydeki Langada ise artık bir başka sefere ya da bis’e…

 

•••

 

Tahmin edeceğiniz üzere, Sakız’da aç kalmak çok zor. Güne, tüm yerli halk gibi Patatopita (patatesli börek) ve kahve ile başladık biz de. Diğer öğünlerde ise genelde denizden beslendik. Fiyatlar, maaşları Euro olarak alsak, elbette mâkul ve hesaplı. Ama Çeşme’ye göre kesinlikle birkaç gömlek ucuz.

 

Sanırım sırf bu yüzden, biraz kilo da aldık. Ulusal bira markaları Fix Hellas, Mythos ve Alfa’nın siyah, buğday ya da sarışın çeşitleri; Metaxa’nın 3, 5 ve 7 yıldızlıları; Ada’ya özgü Ouzo markaları dışında Midilli’nin efsanevi gururu Barbayanni (kesinlikle %46 alkollü Blue Label olanı) ile anasonsuz rakı sanılan ama bildiğin grappa çıkan Tsipouro (okunuşu çipuro) kadehlerini birer birer gövdeye indirmiş olmamızın ve “yolluk” diye ikram edilen Sakız likörlerini arka arkaya yuvarlamamızın ise aldığımız bu kilolarla uzaktan yakından bir ilgisi yok elbette!..  

 

•••

 

Geçen yilki ilk Ada izlenimlerimi (meraklı okur; bulur, açar ve okur) bitirirken, zamanla açılıp kendini sevdirdiğini söylemiştim Sakız’ın; bana yabancı tüm şehirler gibi...

 

Sakız artık yabancım değil benim.

Başucu şarkım.

 

 

– Mayıs 2015   

bottom of page