top of page

Fethiye'ye Mersiye

Hani bazı coğrafyalar vardır! Ne kadar çok gitmiş, gecelerini gündüzlerini yaşamış, sokaklarında dolaşmış, insanlarını tanımış, ormanlarına dalmış ve denizlerinde yıkanmış olursanız olun, önünüze çıkan ilk fırsatta tekrar gitmek istersiniz o rotaya. Çünkü sizde derin izleri vardır bu türden coğrafyaların. Bıkmaz, üşenmez ve tekrar tekrar düşersiniz onun yollarına…

 

Benim için Fethiye, işte böyle bir coğrafyadır. Ege ile Akdeniz’in birbirine karıştığı, mavi ile yeşilin teklifsizce oynaştığı bu topraklar, bir mıknatıs gibi çeker beni kendisine.

 

Dile kolay; 1983’den bugüne çeyrek asır gelip geçmiş. Ama ben Likya’nın merkezine her gidişimde, “ölümden sonraki hayata” bu denli inanan bu uygarlığı daha çok sevdim ve aksine hayata daha çok bağlandım.

 

Ölümden sonraki hayatı ve Fethiye’ye bıraktığı izleri açmakta yarar var sanırım: Ölüdeniz… Kelebekler Vadisi… Kral Mezarları… Saklıkent… Kayaköy… Letoon… Xanthos… Fethiye’yi Fethiye yapan ve günümüzde ziyaretçileriyle dolup taşan bu rotaların (simgesel de olsa) ruhâni hayatla olan bağlarını kim yok sayabilir?

 

•••

 

Önce isminden başlayalım: Mitolojiye göre Tanrı Apollon, Finike kralının küçük kızına sevdalanır. Ve sevimli bir köpek kılığına girerek kendini bir güzel sevdirir. Artık nasıl olduysa bu izdivaçtan doğan bebeğe Telmessos adı verilir. Anlamı geçmişten, gelecekten ve elbette öteki dünyadan (!) haber veren demektir. Bebeğin doğup yaşadığı bu topraklar uzun zaman aynı isimle anılır. 8’inci yüzyılda Bizans İmparatoru II.Anastasios’un onuruna kente Anastasipolis dense de 1424’de Osmanlı’nın eline geçince bu isim Mekri olarak değiştirilir. Mekri ise “uzak şehir” anlamına gelmektedir. (Ölüm bizden uzak olsun!) Ve nihayet 1934 yılında Şehit (!) Pilot Fethi Bey’in anısına ilçenin ismine Fethiye denir.

 

Ölüdeniz

Hikâyeye göre bir baba-oğul denize açılmışlar ve amansız bir fırtınaya yakalanmışlar. Oğul, uzaklarda sığınabilecekleri bir koy olduğunu görmüş ve babasına oraya doğru gitmelerini öğütlemiş. Babası ise orada sadece kayalıkların bulunduğu konusunda diretmiş. Efsane bu ya; tartışma kavgaya dönüşmüş ve baba sinirlenerek oğlunun kafasına küreği indirivermiş. Oğul, dalgaların arasında kaybolup gitmiş. Sabah olup da fırtına dindiğinde, baba, dağların arasına saklanmış koyu görmüş. Oğlunun cansız bedeni sahilde yatıyormuş. İşte o gün bugündür bu koy, Ölüdeniz olarak bilinir.    

 

Kelebekler Vadisi

Ölüdeniz’in sırtını yasladığı Babadağ’daki bir başka gizli cennet… İsmini, ev sahipliğini yaptığı 80’den fazla kelebek türünden alıyor. En ünlü konuğu ise bütün ömrü (!) sadece bir haftacık olan Kaplan Kelebeği…  

 

Kral Mezarları

Likya’lıların, mutlak bir şekilde ölümden (!) sonraki yaşama olan inançlarının en güzel örneği… İlçe merkezinden yürüyerek de ulaşabileceğiniz bu mezarların en ünlüsü ise hiç kuşkusuz Kral Amyntas’ın anıt-mezarı…

 

Saklıkent

Kanyonun içinde gürül gürül ve buz gibi akan Eşen Çayı, her ne kadar sizi dipdiri yapacak olsa da; ölüm de (!) bir anlamda saklanmak demek, değil midir?

 

Kayaköy

İlçe merkezinden Ölüdeniz’e giderken Hisarönü çıkar yolunuza. Burada bir mola verip hemen yakınlardaki Kayaköy’e de uğramanız; mübadele sonrası kaderine ya da ölüme (!) terk edilen bu Rum köyünün sokaklarında dolaşmanız, çağdaş şehircilik anlayışının en güzel örneklerini sunan Kayaköy’de 2000’den fazla konutun sessizliğini paylaşmanız, iki büyük kilise ve sayısız şapel arasında bir iz, bir yaşanmışlık aramanız en içten dileklerimle tavsiye olunur.

 

Letoon

UNESCO tarafından “Dünya Mirası” olarak tanınan Letoon’da ünlü Leto Tapınağı yer alıyor. Mitolojiye göre; Zeus’un güzeller güzeli Leto’ya âşık olmasına sinirlenen Hera yüzünden, sevdiği Leto’yu köşe bucak saklayan ve sonunda ikisi beraber Ege Denizi’nin ortasındaki Delos Adası’nda soluklanan çift, Apollon ile Artemis’i burada dünyaya getirmiş. Leto daha sonra Anadolu’ya geçmiş. Fethiye yakınlarındaki Letoon, işte bu aşkın külleri üzerinde filizlenmiş ve Leto adına yapılan tapınakla da ölümsüzlük (!) mertebesine erişmiş.

 

Xanthos

Fethiye’nin diğer “Dünya Mirası” Xanthos, Kınık yakınlarında bulunan bir antik yerleşim. Son derece onurlu insanların yurt edindiği bu kent, Perslere karşı gerçekleştirdiği direnişle tarihe geçmiş. Çünkü kent halkı, Pers orduları karşısında çoluk-çocuk, kadın-erkek, genç-yaşlı demeden kanlarının son damlasına kadar ve ölene (!) dek yurtlarını savunmuşlar.

 

•••

 

Divan edebiyatımızda ölen bir kimsenin yiğitliğini, cömertliğini, iyiliklerini, güzelliklerini övmek ve ölümünden duyulan acıyı dile getirmek için kaleme alınan şiir türüne “mersiye” denir. Amaç elbette bellidir; o kişiyi ölümsüz kılmak ve bir şekilde yaşatmak…

 

İşte Fethiye, her adımında ölüme dâir bir iz bulsanız da, benim için böyle ölümsüz bir coğrafyadır.      

 

 

– Şubat 2009     

 

bottom of page